Dişler, birkaç tabakadan oluşmaktadır.

En dış katman, mine tabakasıdır. Mine, dişin üzerini kaplayan ve her türlü dış etkiye karşı koruyan zırh gibi koruyucu bir tabakadır. Mine tabakasının altında dentin adı verilen bir yapı mevcuttur.

Dişin dış dokuları olan mine ve dentinin altında yumuşak bir bağ dokusu olan ve dişin canlı kısmını oluşturan pulpa dokusu bulunmaktadır. Bu tabaka halk arasında "dişin siniri" olarak bilinir.

Pulpa, dişin içinde bir odacık şeklinde yer alır ve içinde sinirleri ve damarları barındırır. Bu odacık, dişin köklerinde birer kanal halini alır ve kök ucuna kadar uzanır. Pulpa dokusunun tedavisine kanal tedavisi denmesinin nedeni budur. Diş kanalları, dişin kron kısmından başlayıp kök ucuna kadar devam eden çok küçük ve ince tünelciklerdir. Kök kanallarının içindeki damar ve sinirler, kanalın ucundaki gözle görülemeyecek kadar küçük delikten çene kemiğine açılırlar.

Kanal tedavisi, çeşitli nedenlerle enfekte olmuş olan pulpanın yerinden alınması, daha sonra da boşalan kanalların dezenfekte edilerek doku dostu yapay maddelerle doldurulması işlemidir.

Geçmiş yıllarda, pulpası iltihaplanmış dişlerde hastayı şiddetli ağrıdan kurtarabilmek için eldeki tek seçenek dişin çekimiydi. Ancak günümüzde, kanal tedavisi sayesinde dişler ağızda tutularak uzun yıllar boyunca hizmet etmeleri sağlanabilmektedir.

Pulpa zarar görüp iltihaplandığında, kendini iyileştirebilme özelliği olmadığı için ölür.

Bir dişte çürüme başladığı zaman, en önce en dıştaki mine tabakası aşınır. Mine tabakası sinir dokusu içermediği için bu aşamada herhangi bir ağrı ve sızı hissedilmez. Çürük tedavi edilmediği sürece ilerler ve mine tabakasını delerek dentin dokusuna ulaşır. Dentin dokusu pulpa odasındaki dişin sinirlerine komşu olduğu için, bu aşamaya gelmiş bir çürükte soğuk, sıcak, tatlı gibi uyaranlar dişte sızlamaya neden olurlar.

Çürük eğer bu aşamada da tedavi edilmezse ilerlemeye devam eder ve sonuçta dişin pulpasına ulaşır. Dişin sinirleri, çürüğü oluşturan bakterilerden enfekte olur ve bir iltihaplanma başlar. Bu aşamada ağrının başlaması için soğuk, sıcak, tatlı gibi uyaranların varlığına gerek yoktur, diş ağrısı hiç bir uyarana bağlı olmadan, durduk yerde kendiliğinden başlar ve çok rahatsız edicidir, kişiyi kıvrandırabilir. Hatta bazı durumlarda ağrı kesiciler bile ağrıyı gidermede yetersiz ve etkisiz kalabilirler.

Henüz mine ya da dentin tabakasında bulunan çürükleri basit dolgularla tedavi etmek mümkün olurken, çürüğün sinirlere ulaştığı bu aşamada dolgular çözüm olmaya yetmezler. Bu aşamada enfekte olan, iltihaplanan sinir dokusunun dişten uzaklaştırılması, yerine yapay kanal dolguları konması, yani kanal tedavisi gereklidir.

Eğer pulpa iltihabı kanal tedavisi yoluyla tedavi edilmezse, kök uçlarında ve çene kemiğinde iltihabın birikmesi sonucunca "abse" adını verdiğimiz cerahat dolu keseler oluşur. Kök ucunda oluşan bu abseler genişleyerek, kök etrafındaki kemik dokusunda yıkım yapabilir.

Kanal Tedavisi Nasıl Yapılır?

Eğer dişin sinirleri iltihap sonucu ölmüşse, kanal tedavisi tümüyle ağrısız bir işlemdir. Eğer pulpadaki sinirlerin ölümü henüz gerçekleşmemişse ve diş canlıysa, ilk işlem olarak lokal anestezi yapılarak ağrı engellenir, ardından çürük var ise temizlenerek pulpaya ulaşmak için diş kron kısmından açılır.

Kök kanallarının içindeki enfekte damar ve sinirler çıkarılarak kanal çeperleri temizlenir. Daha sonra çeşitli el aletleri ve kanal eğeleri kullanarak kök kanalları genişletilir.

Kök kanallarının dezenfeksiyonu, yani bakterilerden arındırılması sağlanır ve kanallar çevre dokular ile uyumlu bir kanal dolgusu ile doldurulur.